Bakarsan görürsün, görürsen anlarsın, anladığın kadar da çözersin...


9 Mart 2010 Salı

Yergi, taşlama, mizah, fıkra v.b...

İsteyin istemeyin, güncel sözlükle başlamak şarttır.
Yergiden başlayalım. Bir kimseyi, bir toplumu, bir düşünceyi, bir nesneyi, bir göreneği yermek için yazılmış yazı veya söylenmiş söz, hicviye, hiciv, satir:
"Bize okuduğu yergilerde onun şahsına dokunur bir şey yoktu." (Y. K. Karaosmanoğlu).
Divan edebiyatımızda Nef'i'nin çok sevdiğim bir hicvi vardır.
Tahir adında kadının biri, Nef'i'ye "kelp" (köpek) demiş... Bunun üzerine de Nef'i şöyle cevap vermiş bir hicvinde:
"Tahir Efendi bana kelp demiş
İltifatı bu sözde zahirdir
Malikî benim mezhebim zira
İtikadımca kelp tahirdir."
Aynı mısraları günümüzdeki Türkçeye çevireyim:
"Tahir Efendi bana köpek demiş
İltifatı bu sözde bellidir.
Benim mezhebim Malikî’dir.
Malikî mezhebine göre köpek temizdir." (tahir: temiz)
Taşlamanın edebiyatta ki anlamı: alaylı halk şiiridir. Kapalı bir biçimde, dolaylı olarak söz söyleme, tarzıdır. Örnek cümle şu: "Siyasal taşlama, zaman zaman orta oyununun da bir özelliği olmuştur." (M. And).
Bunu dilerseniz Yaşar Ümit Oğuzcanın “Yazmak bana düştü” taşlamasından bir dörtlük alarak örnekleyeyim:
“Kaç yıl sonra kalktık biz bu finişe
Kim ayak uydurur bu kör gidişe,
Atlar bile isyan etti bu işe,
Eyer bir yana, nal bir yana düştü.”
Bizde mizahın bir türü de mizahi şarkı olarak dile gelmektedir. Geçenlere kadar Facebook’ta dolanan bir örnek gibidir o tür şarkılar. Kulağıma değen doğruysa, bir yenisi hazırlanıyormuş.
Eskiden Miodrag Petroviç - Çkalya ve Miroslav - Miya Aleksiçin TVdizilerini hatırlayanlar vardır her halde! O dizilerde başlıkta saydığım her şey vardı ve “demokrasinin olmadığı o düzende” serbestti. Yeni bir örnek vermeme gerek varsa onu da yapayım: Makedonya kanallarında “K-15” yayınını aklınıza getirin. Orada da başlıkta saydığım örneklerden her şey vardı. İçinde bulunduğumuz  “demokratik düzen”de bunları neden olağan saymayalım. Üstelik bu gibi beceriler üstün zekâ gerektirir. Bu da herkese mahsus değildir. Allah vergisidir.
Olayda insanların gülmelerine şaşırmadım. Eskiden de bu tür eserlere gülerdik. Aslında beni şaşırtan tartışmalardı. Tartışmalarda birilerini savcı diğerlerini de avukat görüyordum… Bundan kötüsü birileri saldırgandı. Diğerleri de şahsın gözüne girmek istiyordu!
Mizahı andığımdan, onun da açıklamasını getirmeliyim. Mizah Arapça olup, onun Türkçesi gülmecedir: Verilen örnek cümleyi aktarayım: "İnci gibi güzel bir yazısı ve mizaha da istidadı varmış."- Y. K. Beyatlı. Dahası bu tür mizah bizim halk manilerimizde çoktur. Sadece bir örnek mani vereyim:
“Dağlarda olur keklik
Kızlar giyer eteklik
Hani beni alacaktı
Nerde kaldı erkeklik.”
Verdiğim örnek içerik itibariyle en hafifidir… Çok daha ağırları vardır.
Son olarak fıkrayı andım. Kısa ve özlü anlatımı olan, nükteli, güldürücü hikâyeciktir.
“N. Kemal gemide Osmanlı şehzadelerinin biriyle tartışırken, söz gelince demek zorunda kalır:
-Oku, baban gibi eşek olma!
Bu sözü duyan şehzade, hemen babası olan Osmanlı sultanına şikâyet eder. N. Kemali apar topar saraya, sultanın huzuruna götürürler. Sultan aşırı kızgındır. N. Kemale Bağırarak der:
- Bu ne cüret! Bu ne davranıştır. Oğluma Bu sözleri nasıl söyleyebilirsin?
Bunun üzerine N. Kemal savunmasını yapar:
- Hayır haşmetlim. Oğlunuz şehzade beni yanlış anlamış! Ben ona şu cümleyi söyledim: Oku baban gibi, eşek olma! Şehzade virgüllerin yerini yanlış algılamış!”
Görüldüğü gibi hepsinde mizah vardır. Biz millet olarak mizaha, iğnelemeye yatkınız.
Anlatmak istediğim aleni bir göreve soyunan herkes her şeye açıktır!

0 yorum: