Olay günü sabah erkenden birinden öğrendim: “Avni abi, Köprü’yü gene hırsız ziyaret etmiş!” İşim vardı… Önce bir iki yere uğradım. Sonra da Köprü’ye gittim. Haber doğruydu… İşinin ehlisi olmadığımızdan, bizim ölçüde bir değerlendirme yaptık. Başka ne yapabilirdik! Ehlisi olanlar artık gelmişti. İşlerini de gerektiği gibi yapmışlardı…
Yapılması gereken her şey yapılmıştı… Sonra kalktım eve döndüm!İnternette postamda “KÖPRÜ” imzalı bir duyuru gözüme ilişti. Onu açtım. Şunlar yazılıydı:
2002 yılında bir grup öğrencinin gayretleri ile “Köprü” dergisi adı altında FMS (Üsküp Gençlik Federasyonu) üyesi olan KÖPRÜ Kültür Sanat ve Eğitim Derneği’nin kurulmasına zemin hazırlanmıştır. O tarihten bu yana Köprü Derneği birçok faaliyeti ile özelde Üsküp, genelde tüm Makedonya halkının beğenisi kazanmış, kurumsal yapısı ile Makedonya’daki Türk sivil toplumun en önemli yapı taşlarından biri olmuştur. Bizler Makedonya’nın geleceğini oluşturacak gençlere güvenerek, geleceğin Makedonyası’nda hoşgörüyü esas alacak, hak ve adaletin yanında, insan haklarına saygılı, toplumsal bütünleşme ile toplumlar arası diyalogu geliştirecek yeni bir anlayışın hâkim olmasını hedefledik.
01 Haziran 2007 yılında derneğimizin mekânına gerçekleştirilen ve hala bizce aydınlanamayan hırsızlığın ardından, bu sefer 14 Şubat 2010 yılı Pazar günü akşam saatlerinde benzeri bir olay ile karşı karşıya kalınmıştır. Derneğin merkezine giriş kapısı zorlanarak girilmiş ve derneğin özel bilgilerinin yer aldığı bir harici disk (hard disk) alınmış olup bazı dosyaların da yerlere atıldığını gözlemledik. Olay polise bildirilip ardından olay yerinde inceleme ekibi tarafından tutanak tutulmuştur. Bizler KÖPRÜ Derneği olarak gerçekleştirilen hırsızlık olayının yapılış şeklinin ve hedef seçtiği malzemelerin son derece anlamlı ve hazin bulduğumuzu belirtir, en kısa zamanda olayın açıklığa kavuşturulmasını İçişleri Bakanlığı’ndan talep ediyoruz.
Ben gazeteciyim. Tepkiye önem veririm. Tepki ne kadar çoksa, o kadar iyidir! Tepkinin çığ gibi büyümesini bekledim. Ancak şu ana kadar görünen o ki, öyle olduğunu ileri sürmeme bir sebep yoktur! Oysa bu sene epeyce kar yağdı. Ne acayip insanım… Çığ dağlarda olur! Kabahat biz Türklerde: hep düzlüğü seçmişiz!
Basın bildirisinden hemen sonra Enver Hüseyin görüldü:
Köprü Derneğinin yaşadığı bu talihsiz olaya Doğu Makedonya Türkleri Derneği olarak bizler, son derece üzgün olduğumuzu ve yapılan bu hırsızlığı hepimize yapılmış sayarız. Kendilerine geçmiş olsun dileklerini iletir ve faillerin en kısa zamanda yakalanmasını dileriz...deniyordu…
Tepki devam etti… Necati Çayırlı dostum İzmir’den seslendi: “Geçmiş olsun. Tez zamanda suçluların yakalanmasını temenni ediyorum. Gelecek vaat eden çalışmalarınızdaki başarıların devamı dileğiyle.” Sonra hizmetle kendi gösterdiği, Makedonyalı Türkler adresinden de olayı yayınladı. Yayınlanan da köprünün basın bildirisiydi..
Ufuk Derneğinden, dernek adına Enes İbrahim kısaca seslendi: “Köprü derneğine yapılan hain saldırıyı kınar, Köprü ailesine bu üzücü olayı yaşadıklarından dolayı üzüntümüzü bildiririz. Geçmiş olsun Köprü Derneği...” diyerek…
Kendisini savaşımcı olmasından ötürü çok saydığım Emel Ramadan’ın iletisi görüldü Debre şubesi adına: Köprü derneğine yapılan hain saldırıyı kınar, bu üzücü olayı yaşayan Köprü ailesine üzüntümüzü bildirir, en tez zamanda suçluların yakalanmasını temenni ederiz.” Emel kardeşim bu bana kalsa en tez zamanda olacak. Ancak o zamanın ne zaman olacağını bilmiyorum maalesef! Siz Emel adının kız adı olduğunu bilirsiniz… Ama hatırlatayım. Emel Ramadan bir bayanımızdır… Yani bayandan da savaşım eri olabilir demek istedim. Savaşçı da, komutan da olabilir inancımıza göre… Emel hem iyi bir Müslüman, hem de yılmayan bir Türk’tür!
Selvet Çetin sıraya girdi kişisel olarak, şu ana kadar en son tepkiyi göstererek. Bal göç grubundan yazıyordu:
Köprü derneğine yapılan çirkin saldırıyı kınıyorum. Arkadaşlarımızın aynı inançla çalışmalarını sürdüreceğine inanıyorumdiyordu başarı dileklerini belirterek.
Ondan sonra tepkiler durdu. Umarım yarından tepki yağmuruna uğrayacağız. Nedir ki, bulutları gördüğüm yok. Hemen hatırıma Nusret Dişonun bir şiiri geldi: Ama da vurdumduymazsınız! Onda bu mısra tekildir galiba. Eğer mısra çarpıtılmışsa sahibinden özür dilerim. Ben tepkinin çoğulda olacağı için mısrayı çoğulda söyledim. Düşünün tepki daha çok olsaydı, onları teker teker aktarmakla ne hale gelirdim. Yazımın uzunluğu ne kadar olurdu… Âlim Allah! Baş edemezdim…
Dostlarım bana bazen: “cinci hoca” yerine “cinci gazeteci” derlerdi… Öyle bir benzetme olur mu hiç! Yalnız, tahminlerim doğru çıkardı… Hadi o lakabı kabul ettim. Ama bir farkla: Cinci hocalar cinleri toplardı. Bense cinlerimin ayağına gitmek zorundaydım. Bu sefer de gittim. Cinlerimi bulamadım… Nedir ki, cinlerim bana zaman zaman yalan da söylerler. Şeytan askerleri, yalan söylemez mi?
Şu anda tahmin üretmem başkalarının işine karışmam anlamına gelir… Onların işlerine engel de olabilirim.
Sadece şunu söylemeden olamayacağım: Hırsız insaflı hırsızmış! Geçen hırsızlıktakiler gene, “hakiki” hırsızmış. Onlar, bilgisayarların hepsini alıp götürdüler. Bu seferki, sadece taşınabilir diskle yetinmiş. Onun bugünkü fiyatı: 5.000 denar. Açıkta duran dizüstü bilgisayar 1000 Avro! Denarımız ne kadar değer kazanmış meğer. Benimse dünyada olup bitenlerden haberim yok!
Geçenlerde “Köprü” Derneğinde bir misafirle karşılaştım. Sıradan bir misafir değildi. O tip misafirleri kokularından alırım.
Sonuç diye bir şey yoktu.
Hala sonuç yok… Oysa bugün günlerden Salı 23 Mart 2010…
Olay gününden 40 gün geçmiş. İçişleri düğünde mi? Kırk gün kırk gece!
Kırk gün sonra Köprüdekilere gene sesleniyorum:
Dostlar, sıkılmayın! Hırsız yakalanacak. Taşınabilir disk geri gelecek. Bilgisayarlarımızın gelmediği gibi… Tabii nasıl gelsinler. Onların cinler, özür dilerim, hırsızlar gibi ayakları yok!
Siz çalışın dostlar… İş adamlarımızdan ummadığınız biri çıkar, taşınmaz disk alır sizlere! Siz çalışmaya devam edin. Faaliyetleriniz bir taşınabilir diskten pahalıdır… Anlamlıdır… Kim ne derse desin: Etrafa selam, başarılara devam!
0 yorum:
Yorum Gönder