Sıkça karşılaştığımız bir ad:
Avni Engüllü...
Gazetecidir…
Edebiyatçıdır aynı öyle…
Üsküp Müftülüğü ve Makedonya İslam Camiası'nda uzun zaman görev yaptı.
Siyasetçiydi demokrasinin başlangıç ve zor döneminde.
Türk Demokratik Birliği’nin kurucularındandı…
Geçici Genel Sekreterliğini yaptı...
1. Kurultayda Genel başkan seçildi…
Türk Demokratik Partisinin Kurucu başkanıydı…
Kendisinin en yeni kitabı “Dermeyan”, gazetecilikte bir döneme aittir…
Avni Engüllü...
Gazetecidir…
Edebiyatçıdır aynı öyle…
Üsküp Müftülüğü ve Makedonya İslam Camiası'nda uzun zaman görev yaptı.
Siyasetçiydi demokrasinin başlangıç ve zor döneminde.
Türk Demokratik Birliği’nin kurucularındandı…
Geçici Genel Sekreterliğini yaptı...
1. Kurultayda Genel başkan seçildi…
Türk Demokratik Partisinin Kurucu başkanıydı…
Kendisinin en yeni kitabı “Dermeyan”, gazetecilikte bir döneme aittir…
Basılmayı bekleyen “TDB’den TDP’ye” kitabı siyasette başlangıç dönemine bağlı sırları açıyor.
Bu sohbetse yaşadığımız zamana…
Çok uzatmadan onun başka yönlerini de sorularla açalım…
Kendisiyle çayımızı yudumlamaya ve sohbete başlayalım:Çok uzatmadan onun başka yönlerini de sorularla açalım…
Öncelikle Avni Engüllü’yü tanımak isteriz. Kimdir, nerelidir, neler yapmıştır, şu anda neler yapmaktadır?
Bu aslında çok uzun sürecek diye düşünüyorum. Asıl adım İzzet Avni’dir. İzzet’i babaannem seçmiş. Avni’yi babam… Ailemizde çift adlılık geleneği vardır… Mesela babam Mehmet Cemal, Oğlum Mehmet Bozkurt… Torunum İrem Mina… Sizi bu konuda web sayfama yönelteyim (htpp:// www.avniengullu.com).
Üsküp, bizim için hüzünlü bir hikâyedir. Geride kalanların, mahzun yüreklerin hatırası bir şehirdir. Üsküp’ü... Eski Üsküp’ü, yeni Üsküp’ü bir de sizden dinlemek isteriz…
O zor bir konu…
Düşünülmesi dahi zor…
Anlaşılmasıysa çok zor…
Dediğiniz gibi hüzünlü bir konu… Hele bir eski Üsküplü için daha da zor… Eski Üsküplüye gerçekten zor bir mesele…
Nasıl anlatsam?
O zor bir konu…
Düşünülmesi dahi zor…
Anlaşılmasıysa çok zor…
Dediğiniz gibi hüzünlü bir konu… Hele bir eski Üsküplü için daha da zor… Eski Üsküplüye gerçekten zor bir mesele…
Nasıl anlatsam?

Uykusunda bile gülen İrem Mina ailemizin 12. kuşak Üsküp'lüsüdür… Bendeniz gülmesini becerenimdir. İrem Mina'nın gülüşü bir başka türlüdür... Biometrik Makedon pasaportu için başvurduk. Onu aldıktan sonra her ülkenin kapısı açık olacak ona. Belki rüyasında buna sevinmektedir!
Kulağında küpesiyle kendi havasında olan Esma Aslı İrem Mina'nın ablasıdır. İrem Mina'ya kıyasla sarı benizlidir. Karadır desem de o kızmaz. "Karayım, şırayım, yüreklere yarayım" tekerlemesini öğrettim ona... Şimdi o tekerlemeyi ağzından düşürmüyor. Güzelliğinin farkında yaramaz.
O da kırmızı pasport sahibi!

En büyük torunum yakışıklı Osman Kaan'dır.ı Öteki torunlarımın kırmızı pasaportları olsun da onun olmaz mı? Şair Nazım Hikmet'in oğluna seslendiği şiirinden üç mısrasını her halde hatırlıyorsunuzdur:
"Vay Mehmet vay!
Kızların çekeceği var,
Senin elinden..."
Hanımım Melahat Engüllüden olan kızlarım Ayşe Özgül, Fatma Özlem ve oğlum Mehmet Bozkurt 11. kuşağın temsilcisi olarak eskiyi bilmezler. Bilemezler. Nereden bilsinler ki!
Şimdi bendenize döneyim:
Ben hala kırmızı pasport sahibi değilim.
Almak dahi istemiyorum...
1960'lı yılların başına kadar Osmanlı tebaası olarak, haliyle Türkiye vatandaşıydım. İnanmayan mevzuatı araştırsın! Yaşım tutmadığından baş vuramadım. Türkiye vatandaşı olamadım. Oysa Osmanlı sınırları dışında kalmam benim suçum mu?
Rahmetli babamın mezarı İstanbul'da Topkapı'da...
Rahmetli annemin mezarı Üsküp'te Butel mezarlığında...
Ebeveynlerimin mezarları dahi ayrı!
Sebebini siz düşünün!
Türkiye'de vatandaşlık konusunda yeni bir yönetmeliğin yayınlandığını işittim...
Ancak hakkım olan Türkiye vatandaşı olma imkanı gene doğmadı... Derdimi düşünen var mı ki?
Bu konuyla ilgili olarak bu kadarı yeter!
Tekrar sorunuza döneyim:
10. kuşağın temsilcisi olarak bendeniz, Eski Üsküp'ün son dönemlerini hüzünle hatırlıyorum…
Hatıralarımı şiirlerime aktarmaya çalışıyorum…
Öyleyse bu şiirlerden biriyle azacık eskilere dönelim beraberce:
mısralarla yağan üsküp
bugün gene boyalı hanın önünden geçtim
loncada köşede bir taşa kondum
bir yanım boyalı han
bir yanım lonca çeşmesi
tuz pazarının kızları dinliyor beyatlıyı
deve bayırından aşağı inecekler ellerinde testi
su sesine karışan mısralara kulak dikmiş hepsi
bir tas su bile vermek istemez göründüler
oysa ben inadına
lonca çeşmesinden kana kana su içtim
sonra rufaî tekkesine uğradım karşımda sırrı
iki beyit okudu en yeni şiirinden
aldı gezdirdi köşe bucak üskübü tutarak elimden
karı koca tekkesinden geçtik herkes birbirine tutkun
bukağılar tekkesinden kulağımıza gelen
demir demire vura vura ağır ağır adımlar
küpeli babadan seravaya saldık ayaklarımızı
serava soğuk serava serin
kırmızı şeyhi aradık şamici sakıpın dükkanında
kapılar kilitli oysa şeyh sabaha durmuş köse kadıda
bin yılın hasretiyle içindeyim üskübün
yüzyıl öncesi halini yaşayıp sırrı ve beyatlıyla
hatıralar uçuştu semaya ak güvercin misali
saldım yüreğime hepsini
camisiz soluna minarenin dar kapısından girdim
kırk merdiven çıktım gökler bana yakındı
uzandım yakalamak üzere
mısra mısra dökülen bu şehrin şiirini
baktım avucuma değen torunumun eliydi
şiir kadar tatlı şiir kadar sıcak sımsıcak
Bir şiir dedim… Hâlbuki bir şiir yetmez…
Size hikâye, bize şiirdir Üsküp…
Şimdi derinden bir of çekeyim ki, karşıki dağlar yıkılsın!!!
Eski Üsküp’ün hüznünü anlamanız için, "Üsküp’ün ortasında Burmalı Cami" şiirimi okuyun lütfen (htpp:// www.avniengullu.com).
Oradaki Üsküplü şiirlerimi okumaya gayret ederseniz, sorunun hüzünlü tarafını daha da hissetmiş olacaksınız diye düşünüyorum.
Edebi bir kimlik sahibi olmanızın Üsküplü olmanızla bir ilişkisi olabilir mi? Yani Üsküp sizi öyküye, şiire yönlendirmiş olabilir mi?
Size hikâye, bize şiirdir Üsküp…
Şimdi derinden bir of çekeyim ki, karşıki dağlar yıkılsın!!!
Eski Üsküp’ün hüznünü anlamanız için, "Üsküp’ün ortasında Burmalı Cami" şiirimi okuyun lütfen (htpp:// www.avniengullu.com).
Oradaki Üsküplü şiirlerimi okumaya gayret ederseniz, sorunun hüzünlü tarafını daha da hissetmiş olacaksınız diye düşünüyorum.
Edebi bir kimlik sahibi olmanızın Üsküplü olmanızla bir ilişkisi olabilir mi? Yani Üsküp sizi öyküye, şiire yönlendirmiş olabilir mi?
Olmaz olur mu? Verdiğim örnekler onu göstermiyor mu? Kısmetse tezlerde üsküplü şiirler’ kitabım bunu gösterecek…
Unutmayın biz Türklerin kanı şiir deye deye kaynar. Şiir deye deye akar…
Şiirimdeyse daha çok akar… Daha açıkça konuşayım: Üsküp bir şiir şehri… Bir şair şehri, vesselam…
Yücel ve Yücelciler ile ilgili birçok yazı yazdınız. Kimdir Yücel ve Makedonya için ne anlam ifade etmektedir?
Yazılar yazdım… Doğrudur… Kitabı da bitti... Yücel ve Yücelciler konusu muamma olmaktan çıktı.
Yücel kısacası, yeni kurulan Makedonya’da, Türklerin haklarını savunmak isteyen bir grubun Türklük adına direnişidir. O bir harekettir.
Konuşmalarda yazılarda onları ele veren kişilerden, hatta iki kişiden bahsedilir genelde… Aslında Yücelin deşifre edilmesinde kişiler yatmamaktır… O bu işin saptırmasıdır… Makedonya için ifade ettiği şey şu:
Makedonya’yı 2001 iç savaşından önce ve çatışmasız demokrasiye taşımak isteyen bir teşkilattır… Onlar benim işin Ohri çerçeve anlaşmasının ilk şehitleridir…
Bir şair, edebiyatçı olarak umut ve hüzün kavramlarını sorsam size… Sizin için umut ve hüzün ne anlam ifade ediyor?
Bana ait bir özlü sözüm var: Umudun bittiği yerde, her şey biter biter… Siz hüzünle yaşayabilirsiniz, ama umutsuz asla! Bitersiniz maazallah! …
Uzun yıllar Makedonya İslam Camiası Meclisi, Makedonya İslam Camiası Meşihatı, Makedonya İslam Camiası Meclis-i Şurası ve Üsküp Müftülüğü gibi birçok kuruluşun üyeliklerinde bulunmuş birisi olarak Makedonya Müslümanlarının karşılaştıkları sorunları en iyi bilen birisiniz. Makedonya Müslümanlarının karşılaştıkları sorunlar genel hatları ile nelerdir?
Makedonya Müslümanları şu anda eskiden daha kötü bir durumla karşılaşıyor.
Siz 2014 projesini düşünün…
Üsküp’ün merkezinde kilisenin bulunmamasına rağmen, 2014’te kilise olacak. Merkezde eskiden yer alan Burmalı Camiine ise vakfedilen arsasında dahi caminin yapılmasına izin alınamıyor…
Düşünün: 2014 projesine göre, orada kilise olabilir, ama cami olamaz!
Peki, sizce neden?
Makedonya’da kimselerde hala haçlı zihniyeti mevcuttur.
Demokrasi vardır deniyor Makedonya’da…
Bendeniz uzlaşmıyorum.
Makedonya’ya demokrasi çocuksu adımlarla gelmektedir.
Zor yürüyor demokrasi buralarda!
Peki, sizce neden?
Makedonya’da kimselerde hala haçlı zihniyeti mevcuttur.
Demokrasi vardır deniyor Makedonya’da…
Bendeniz uzlaşmıyorum.
Makedonya’ya demokrasi çocuksu adımlarla gelmektedir.
Zor yürüyor demokrasi buralarda!
Ancak şimdiki gelişmelerden Müslümanların birleşmeye başladıklarını söyleyebilirim. Müslümanlar bunun farkındalar galiba.
İsterseler farkında olmasınlar!
İsterseler farkında olmasınlar!
Mesela onlar farkında değilken, eski Katolik kilisesinin yerinde gece aşırı Rahibe Teresa’nın anı evi yapıldı.
Burmalı cami yapılamaz!
Burmalı cami yapılamaz!
Ortodoks kilisesi yapılabilir...
Burmalı Camii yapılamaz…
Burmalı Camii yapılamaz…
Makedonya’da Müslümanlara çifte standart uygulanıyor kısacası.
Müslüman vatandaşlara gelince, onların arasında hem ayrılık görünüyor hem de yavaş yavaş birleşiyorlar…
Hatırlatmak gerekir:
2001 yılında değiliz!
Şimdi2010’ dayız…
Makedonya’da Müslümanların karşılaştıkları sorunlar bir değildir…
Buna göre hangi birini sayayım!
2001 yılında değiliz!
Şimdi
Makedonya’da Müslümanların karşılaştıkları sorunlar bir değildir…
Buna göre hangi birini sayayım!
Makedonya'da Müslümanlar, Osmanlı’ya nasıl bakıyorlar?
Makedonya Müslümanları aynı düşünmüyor Osmanlı konusunda…
Makedonyalı Müslüman Türklerin hepsi Osmanlıya onun torunlarıymış gibi bakıyorlar. Ateist Türkler dahi… Ama torunlar dedelerinden farklı çalışıyorlar, doğrusunu söylersek, hatta çalışmıyorlar…Makedonyalı Müslüman halkı genelde Osmanlıyı kendinden görürken her aydına bunu söylemememiz mümkün değildir… Katolik Arnavutların tutumları Vatikan tutumundan farksızdır...
Toplam nüfusun neredeyse yarısı müslüman olduğu halde, resmi siyasete baktığınızda ders kitaplarında hala küçümseniyor Osmanlı…
Osmanlı düşmanları yetiştiriliyor hala.
Bunu herkes için diyemeyiz…
Nedir ki, dini farklılıklar kendini gösteriyor…
Yakınlaşacak yerde uzaklaşılıyor maalesef…
Bunu herkes için diyemeyiz…
Nedir ki, dini farklılıklar kendini gösteriyor…
Yakınlaşacak yerde uzaklaşılıyor maalesef…
Başka bir soru: Osmanlı Makedonya’da ne yaptı?
Ne yapmadı ki? Olumlu olan ne varsa yaptı. Ama bunun yetmediğini görüyoruz.
Buraya bir anegdot yerleştireyim:
“ On yıl önceleri Üsküp büyük şehir belediyesi başkanı İzmir’e giderken, gördüğü yazlıkların (villaların) Makedonların parasıyla yapıldığını söylüyor… Bunu şu anda Avustralya’da yaşayan, o zamanlar yanımda gazeteci olarak çalışandan duydum. Kendisine tercümanlık yapmakla görevlendirilmişti. Başından geçenleri anlatırken, şöyle dedi: Avni abi, kulaklarıma inanamıyordum… Bu kadar da olur mu?”
Buraya bir anegdot yerleştireyim:
“ On yıl önceleri Üsküp büyük şehir belediyesi başkanı İzmir’e giderken, gördüğü yazlıkların (villaların) Makedonların parasıyla yapıldığını söylüyor… Bunu şu anda Avustralya’da yaşayan, o zamanlar yanımda gazeteci olarak çalışandan duydum. Kendisine tercümanlık yapmakla görevlendirilmişti. Başından geçenleri anlatırken, şöyle dedi: Avni abi, kulaklarıma inanamıyordum… Bu kadar da olur mu?”
Olurmuş meğer.
Osmanlı sadece Makedonya’ya ne yaptı değil… Balkanlara ne getirdi, diye soralım!
Çok şey… Çok şey… Bilen yok!
Bilmeleri gereken kardeşlerimizden bazıları dahi bilmek istemiyorlar!
Çok şey… Çok şey… Bilen yok!
Bilmeleri gereken kardeşlerimizden bazıları dahi bilmek istemiyorlar!
Türkiye Makedonya için neler yapmalı, neler yapıyor?
Aslında Türkiye Makedonya için çok şeyler yapıyor. Sadece Müslümanlara değil… Hıristiyanlara da… Ancak her yaptığı az geliyor. Bir Çin atasözü vardır: “Balık yemeyi değil balık tutmayı öğretmeli Türkiye”… Makedonya’da herkese, Balkanlar’da herkese…
Makedonyalı Türkleri konusunda ise başka bir şey gerekmektedir:
Biz Makedonya Türklerine Türkiye’den “Devlet tutumu” gerek…
Hükümetlerin tutumu değil… Hükümet değişen şeydir… Devlet kalıcıdır!
Hükümetlerin tutumu değil… Hükümet değişen şeydir… Devlet kalıcıdır!
(KÖPRÜ dergisi, Mart 2010...
Aynı söyleşi bloga genişletilmiştir)
Aynı söyleşi bloga genişletilmiştir)
0 yorum:
Yorum Gönder