Bakarsan görürsün, görürsen anlarsın, anladığın kadar da çözersin...


5 Şubat 2011 Cumartesi

TDB’nin tarihinden bir yaprak

Sonbahar olsaydı yerdeki yapraklar çok olurdu. Artık kış… Üsküp’te her yerde kar. Üsküpte sis derken, bizim bir baharı hatırlamamız gerekti. Aslında Makedonya Türklerinin örgütlenmesine gidiyoruz. 1990’lara dönerek. Avni Engüllü’nün sorularımızla bu konuyu ele almak sırası geldi. Türk Demokratik Birliği bildiğiniz gibi onun döneminde Türk Demokratik Partisi’ine dönüştü. Ancak biz sorularımızla ilk günlere gidelim.
Konuyu açmaya yeterli olacak ilk soruyla başlamakta fayda vardır
TDB'nin kuruluş sebebi neydi?
Cevabı biraz değişik verip, uzatmak ihtiyacı duyuyorum. Doğrudur… Türk Demokratik Birliği (TDB) Pazar gününe denk gelen, 1 Temmuz 1990 tarihinde kurucu toplantısını yaşadı. Ancak oraya gelinmenin 15 Mayısı da vardır… 15 Mayısla 30 Hazirana kadar toplantılar vardır. 1 Temmuz kendiliğinden gelen bir tarih değildir. Bizi 30 Haziran gününe kadar getiren bir sürü buluşmalar vardır. TDB’nin kuruluş sebeplerini o bir buçuk aylık dönemde aramak gerekir.
Bendeniz elimde kalan belgelere göre konuşmaktayım. Belgelerin bazıları özgün, bazıları fotokopi, bazıları da kopyadır. Belgelerden önemli olan büyük tutanak defteri maalesef birileri tarafından başka bir yerlere götürüldü…
Bende bir rastlantı sonucu kalan belge ve resimlere dayanarak ilk toplanmalar, toplantılar, ilk açık toplantı, kurucu toplantı (geçici meclis), 1. meclis (kurultay), partiye dönüşme kurultayı ve sonrasından daha önemli anlar kitap halinde elimde yazılmış duruyor. Şu anda bazı bilinmeyenler ya da bilinmek istenmeyen durumlar ayrıntılarına kadar taraf tutmadan kaydedilmiştir. Maddi destek olmadığından bu hala gün yüzüne çıkmadı.
Bu mecburi girişten sonra kuruluş sebebine geleyim.
Yugoslavya’da herkes örgütlenmeye gidiyordu. Malum 1990 yılında hala Yugoslavya’ydık. Ama örgütlenme neredeyse cumhuriyetler bazında oluyordu. Biz Türkler de örgütlenmeden kalamazdık. Örgütlenmemiz gerekiyordu. Örgütlenmek, haklarımızın korunması yönündeydi. Yeni ve bize yabancı olan bir döneme girdiğimiz belli oluyordu.
Başlangıçta Kosovalı Türklerle beraber bir birlikten yanaydık. Ancak onlar, Kosova’nın daha o zaman başka bir yol alacağını görmeleri sonucu haliyle ayrı teşkilatlandılar.
Şimdi birçoğunun katılımından söz ediliyor. Hâlbuki 03 Haziran l990 tarihinde düzenlenen ilk açık toplantıya davet edilen 52 kişiden sadece:  Kamuran Tahir (Köprülü-Üsküp), Şükrü Mehmet (Pirlepe-Üsküp), Mugbil Beyzat (İştip-Üsküp), Abdüş Hüseyin (Üsküp-Üsküp), Avni Engüllü (Üsküp-Üsküp), Alaettin Tahir (Üsküp-Üsküp), Avni Abdullah (Ferizoviç-Üsküp), Attila Klinçe (Vrapçişte-Üsküp), Hüseyin Yusuf (Üsküp-Üsküp), Ertunç Tahir (Üsküp-Üsküp), Turabi Recep (Vinitsa-Üsküp) Tülay Tahir (Üsküp-Üsküp), Salim Abdullah (Kozyak-Üsküp), Vefki Hasan (Pirlepe-Üsküp) ve Sait Sait (İştip-Üsküp) vardık. Diğerlerinin katılmayış sebeplerine girmeden, verilen adların tutanakla sabit olduklarını belirteyim.
Buna göre anılan bu adlar Türk Demokratik Birliği asli kurucu üyeleri’dir. Sonradan aramıza yeni katılanlar oldu. Onların sayesinde daha da büyüdüğümüz gerçektir.
Gene tekrarlayayım: Afişlerde Türk-Bir adının kullanılması aslında gereken birliğin korunması için bir teşkilatlanmadan başka bir şey olmadığının göstergesiydi.
Türkçemizde bir söz vardır: "Karamanın koyunu, sonra çıkar oyunu"… Bizimle de öyle oldu. Çok saydıklarımızın arasından başka türlü düşünenler de ortaya çıktı.
TDB'nin ilk yılındaki çalışmalarınız nelerdi?
TDB’nin ilk yılındaki çalışmalar genelde teşkilatlanmayla geçti. Zaten teşkilatlanmamız önemliydi. Şubelerin kurulmasına gidildi.
Arada ilk seçimlere katılışımızın sözü oldu. Kurucu meclis toplantısına katılanların sayısını, ilk seçimler önü toplantıya katılanların sayısıyla karşılaştırırsak, TDB’de çıkar görenlerin sayısı da belli olur. Tabii seçimler oldu. Orada da anlatılması gereken olaylar var ama sözü uzatıp kitabımın büyük bir bölümünü anlatmam gerekir. Mükbil Beyzatı ilk toplantıda organların geçici olduklarına inandırmak safhası başladı. Allahtan elimde bir belge bunu kanıtlıyordu… Buna dayanarak, gecikmeli olsa dahi sıralı 1. Meclis (kurultay) oldu. Oldu da bendeniz zoraki başkan oldum. Başkanlığı Vrapçişteli Dr. Keramettin Şar’a önerdim. Kabul etmedi. Kalkandelenli Kemal Süleyman aynen reddetti. Kalkandelenli Enver Hamdi de reddedince adaylığımı koymak zorunda kaldım. Mugbil Beyzat ve bendeniz adaydık. Kısmet oymuş: Kazandım.
Başkanlık döneminizde TDB'deki çalışmalarınız ve hedefleriniz neydi?
Başkanlık dönemimde TDB’de gerçekleştirmek istediğim, Makedonya Türkleri arasında görülmeyen, hissedilmeyen birlikti. Makedonya’da büyük değişikler için sayımız azdır… Benim için o zaman da, şimdi de en önemli olan aramızdaki birliktir… Sanıyorum bu yolda başarılı olabildim. Partiye dönüşme kurultayında üye sayısı 20.200’e gelmişti. Başka bir şey yapabilecek kuvvette değildik zaten…
TDB neden "Birlik" ten "Parti" ye dönüştürüldü?
Burası uzun bir hikâyedir. Bendeniz parti olmaktan yana değildim. Ayrışmaların başlayacağı kesindi. Ona inanıyordum. Öyle de oldu zaten. Ama olmak da mecburiydi. Neden? Orası şimdilik muamma olarak kalsın. Bu soruyu başkaları belki başka türlü cevaplarlar. Size bir ricam bu konudaki cevapları zahmet olmazsa bana gönderin. Bilgi yarışmalarındaki gibisinden sorun: Doğru mu, Yanlış mı? Belki o zaman muammayı çözmeye sebep doğar.
Sizin başkanlığınızın ardından partinin yaptığı doğrular ve yanlışlar nelerdir?
Şimdi bir meseleyi temizlemek gerekir. Ben partinin sadece kurucu başkanıyım. O zamanki Tüzüğe göre Parti başkanını meclis seçerdi. Soruyu böyle oluşturup, sormak da doğru olmaz. TDB başkanlığı yaptığım dönemde de her halde hatalar olmuştur. Şimdi dahi onları sorsanız, hatırlayamıyorum diyeceğim. O zamanlarda hala Yugoslavya bayrağı altında konuşuluyordu. Her şeyi de rahatlıkla söyleyemezdiniz.
Sonraki başkanların görevleri, sözde demokrasinin gelişmesiyle gerçekleşti. Doğrudur… O zamandan şimdiye kadar o kadar ilerleme var ki, cidden akıl almayacak kadardır bu…
Unutulmaması gereken bir şey vardır: TDB veya TDP (Türk Demokratik Partisi) halk tarafından ne kadar desteklendi? Orası meçhuldür. Bazı veriler, kaynağından alınan haberlere göre, 54 bine yakın seçmenimizin olduğunu gösterirken, bizde üye sayısı 20.200’dü… Seçmen olan kişi gereğini yapmakta ya korkuyordu ya da bizden çok demokratik düşünüp, oylarını Türk olmayanlara da verebiliyordu. O zaman suçu partide değil, beraberliğe yanaşmayı doğru bulmayanlarda görmek gerekir.
Geçen dönemin önemli bir edinimi: Merkez Jupa’da Türkçe eğitimin başlatılmasıdır. Bu nasıl oldu? Evet, Partinin Merkez Yönetiminin de desteği vardır. Ama halk direnmeseydi o konu gerçekleşemezdi.
Durumumuzdan hareketle rahatlıkla şunu sorabilirim: Günümüzde üç parti bizim neyimize? Ama bunu seçmen göstermeli sonucuna vardım. Seçmense her üç partiye oy kullanmış… Ben ne denli yazdımsa durum başka yönde gelişme gösterdi. Nihayet yazmanın pek hayrının olduğunu sanmıyorum. Çünkü yazılanların okunması ve anlaşılması gerekir. Yok, bu olmazsa yazmak, konuşmak boşunadır. O zaman gelişmeyi kendi başına bırakmak gerekir. Sonumuz hayırlı olsun!

Mevcut parti yönetiminin çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mevcut parti yönetiminin başarılı çalışması zorlanmıştır. Neden diyeceksiniz. Başta muhalefet yapan taraflar vardı. Başta gelen muhalifler, yönünü şaşıran halk arasındandı. Şimdi bu hala varlığını gösterirken 3 parti oluştu. Muhalefet yapan iki parti de varken başarmanın yolları zorlaşır. Ancak TDP’nin iktidar olmasının sağladığı imkânların iyi değerlendirmesi sonucu bazı konuların çözüldüğünü görmezlikten gelemeyiz. Beni de muhalif görenler vardır. Ama ben kendimi muhalif göremem. Muhalif de olamam. Kurucu başkan yardım edemezse bari muhalif olmamalıdır diye düşünüyorum. Ama gördüğüm ve sandığım doğruları becerebildiğim kadar söyleyebilmeliyim.
Öte yandan sorunlar ve istekler o kadar çok ki, hepsinin bir çırpıda çözülebilecek sanılması hata olur.
Son olarak da Türklerin Makedonya siyasi sahnesinde başarılı olabilmesi için atması gereken adımlar nelerdir?
Türklerin yakın geçmişte büyükçe bir siyasi hatası vardır. 2001 Siyasi görüşmeleri…. Bunu gere gere söylemek gerekir. Hatta bugün karşılaşılan sorunları da oraya dayamak gerekir sanırım. Geçmişe bakmak zaman kaybetmek demektir. Bundan ötürü meselenin içine girmiyorum.
Makedonya’da siyasi sahnede Türklerin daha başarılı olması birlik olması yolundan geçer. Genelde bunu belki çoğu söyleyecektir. Ama devamda hala gereken birliği sergilemediğimiz yaşanacaktır.
Makedonya Anayasası bizim için uygun bir anayasadır. O anayasa, sayılsın ve gerektiği gibi uygulansın, bize yeterdir.
Bendenize ait bir sözü tekrarlarım çoğu kez: “Kendi gençlerinin gözüyle bakmasını beceremeyen millet kör olmaya mahkûmdur.”
Buradan hareketle partimize gençlik soluğu verilmelidir sanırım.
Söyleşinin istenen uzunluğunu konuşmakla ancak bunları anlatabilirdim.
Zira tekrarlıyorum, kısmet, kitabım gün yüzüne kavuşursa, başka gerçekler de ortaya çıkacaktır. Ya kısmet… (YB,2010, Sorular: Bünyamin Liman)

0 yorum: