Bakarsan görürsün, görürsen anlarsın, anladığın kadar da çözersin...


19 Ağustos 2010 Perşembe

Davulumun ipi mercan...

Böyle başlayıp, şöyle devam eden bir Ramazan manisi vardır:
...Sine altındadır bu can
Selim agam kahve içer
Elındeki telli filcan.
Ezgiye sahip Ramazan manileri sözlü edebiyatımızın ürünlerindendir. Bunlar, Türkiye’de maniler ile ilgili geniş çalışmaları olan Pertev Naili Boratav’ın yaptığı gruplaştırmada 4. grupta 'davulcu manileri' olarak gösterilmektedir. Zira bizde akla Hıdrellezi getiren maniler en yaygındır. Bunlar, bugün de yer yer yaşatılan gelenek içinde fal özelliği taşıyan maniler olarak bilinmektedir. P. N. Boratav’ın çalışmasında davulcu manilerinin Ramazanda söylenen maniler olduğu belirtilmektedir. Buradan hareket ederek, bu maniler bir ezgiye sahip olmaları nedeniyle, fal özelliği taşıyanlardan, 'türkü, türki' veya 'şarki' adlandırılmasıyla farklı anılmaktadır. Bunlara, Makedonya’nın doğusunda 'Ramazan türküleri', 'dağulcu türküleri', en çok da 'züfürcü' veya 'süfürcü türküleri', Makedonya’nın batısında ise 'Ramazan şarkilari', 'davulci' ya da 'daulci türküleri' ve 'süfürci türküleri' denildiği öğrenilmektedir.
Niyetim, konuya bilimsel bir yönden girmek değildir. Bir bir fırsatta, hiç beklenmedik, sitem eden biri çıktı. Bizde de sahur davulları vardır, diyerekten. Ben aslında yazımda Üsküp’ten bahsetmek istedim. Ama bir anda, yokluğunu hissettiğim, hasretini çektiğim bir geleneğin Makedonya’daki durumu, daha doğrusu hali beni düşündürdüydü. Gerçi, gelen sitemle Ohri’nin Karabey Mahallesinde, Voska’dan sahur davullarının halen işitildiğini öğrendim. Ben buna sevindim. Sakın biri çıkıp da yok demesin! Sonra bu gelenek Ohri’de sürüyorsa, Struga’da da neye olmasın, Gostivar’da, Kalkandelen’de neye devam etmesin... Bütün bu anlattıklarım artık olmayabilir de… Ama, ben davulculardan bahsederken davulcu manilerini kastettim...
Konu bana göre, bir başka yönden de ilginçtir. Makedonya’nın hiçbir yerinde 'martifal', 'martafal', 'martuval', 'mani' veya 'mane' olarak adlandırılmayan Ramazan manilerinde halk şairi Ramazan davulcularıdır. İftar ve sahur vakitlerini davulla belirten bu kişilerin, davul eşliğinde okudukları maniler belli bir ezgi ile gerçekleştirilmektedir ki, burada bu bestelerin sahipleri yine davulculardır. Bayramının ilk günü, Ramazandaki hizmetleri karşılığı hediye toplamak üzere, kapı kapı gezen davulcuların okudukları ve içerdikleri konularda, pek küçük bir farkın dışında, her yönüyle Ramazan manilerine benzeyen ve bunların bir uzantısı olan davulcu manilerini de hatırlamaktayım.
Kaybolmaya yüz tutan davulcu manileri ile ilgili örnekleri 1972 yılında derlemeye koyuldum. Çoğu hakkın rahmetine kavuşan, Üsküp’lü Hüdaverdi Hümmaşah, İbadet Durak, Nefise Ali’den, Dorlonbos köyünde Hamit Hoca’dan, Davulcu Recep’ten, Ustrumca’nın Yüksekmahalle köyünde Ali İlyaz’dan davulcu manileri derlediğim oldu. Davulcu manilerinden Makedonya Türkleri arasında söylenenlerin, konu bakımından 'Ramazan selamlamaları, dini  (ya da öğüt verici) ve mizahi'  maniler olarak gruplaştırılmaları mümkündür. Ramazan ayının gelişinin beklendiğini belirtmek, buna sevindiğini göstermek isteyen Türkler, kendi halk şiirlerinde aynısına yer vermekle bunu nasıl da önemsediğini dile getirmektedir. Zira davulcu manileri arasında içerik itibarıyla:
Gükten ener melekler
Hoş geldın sen Ramazan
Kabul olur dilekler
Hoş geldın ya Ramazan.
selamlaması gibi bir de Ramazan kutlaması vardır:
Bismillahi çıktım yola
Selam verdim sava sola
Sava sola cümle kula
Ramazan mübarek ola
Ramazan bir zorlama değildir. Bir inançtır:
Selim aga ne uyursun
O uykuyla ne bulursun
Kalk Allaha ibadet et
Doğru cenneti bulursun
Bir inanç ki, sevinçle kabullenilir, neşeyle süsletilir:
Hoşafın suyu boldur
Bir kâse daha doldur
Züfüre köfte varmış/
Ne olur erken kaldır.
Gibisinden mizah bezeği katılır yaşananlara.
Bugün her ne kadar Ramazan manilerine az rastlasak bile, yine de Ramazan manilerinin bu yörelerde varlığını gösterebilecek kadar örnek bulabiliriz. Makedonya’da her fırsatta söylenen maniler yanında, Ramazan manilerinin olması halk yaratıcılığındaki zenginliği göstermektedir. Hatta onların yalnızca Ramazan ayı içerisinde yeniden canlanmalarının sonucu olarak, giderek unutulup azalmalarına karşın, var olanlarının önemi daha da artmaktadır. Dedim! Bunun böyle olmasını istedim de dedim!

0 yorum: