Bakarsan görürsün, görürsen anlarsın, anladığın kadar da çözersin...


9 Mart 2010 Salı

Gülüşün koca ustası

Doğum yılı itibariyle babam yaşındaydı. Tatlı diliyle gelen her sözü kendini hiç bendenizden büyük biri olarak göstermedi…
Bu, ona bağlanmama ağr basan özelliğidir. Sonra yaşından ötürü babam yerine saymamdı. Dahası özencilikte
sır olarak ne varsa hep onda gördüm. Ondan gizlice kapmaya baktım. Belki o hiç gizlemeden gösterdiğinden aldım alacaklarımı…
Aziz Buş…
Onun bir de sözü vardı: Bizi ayakta tutan ‘Doğru Yol’ derneğidir…
Evet Kosova’da bunca yıldır bu sözün doğru olduğunu gördük. Yaşadık bile!
‘Doğru Yol’ Kültür Sanat Derneği, anlamlı bir biçimde Kosova’da Türk kültürünü yaşatan dernek olma hakkını kazandı. Hem hakkını kazandı hem de hakkına kazandı. Aziz Buş gibi şahısların anlayışlarında biriken zenginlikle bu oldu. Hem oldu hem de kültürle her yer doldu!
Geçenlerde Aziz Buşun anısına hazırlanan bir kitap elime geçti. Doğru Yolcu’lar bir biçimde minnet borçlarını ödemeye çalışmışlar. Onlara verdiklerini, bir bakıma bu anı ve onu tanıtma kitabıyla yapmak istemişler. Bu çok güzel bir şeydir. Çok anlamlıdır! Dernektekiler Aziz Buş’u unutmamışlar. Aziz Buş önceden de belirttiğim gibi onun anılmasını sağlayacak bir şeyi kültürdeki faaliyetleriyle yaptı. Onu öldükten sonra bile anılmayı, kültüre sunduklarıyla kendisi sağladı. Türk kültürünün Kosova’daki varlığını sürdüren o oldu. O, onun Prizren’de hakiki temsilciliğine yükseldi. Kosova’da Türk kültürünün tanıtılmasında taşıyıcı biri, dahası mihenk taşıydı.
Gelelim hakkında basılan anı kitabına.
Kitabın başlığını, bu yazının başlığına yerleştirdim: Gülüşün koca ustası... O, genelde gülmekle insanların gönüllerini fetheden biriydi. Bugün bile Aziz Buş dendiğinde,onu hiç sert görmediğimi söyleyebilirim. Devamlı bir tebessüm vardı yüzünde. Kızmasını da bilmezdi. Bizde Üsküp’te böylelerine ‘derviş adam’ denir. Kitap, onun Doğru Yol’a yadigârı Raif Buş’tan ‘Baba dostu - kardeşimiz’ notuyla imzalı olarak aldım. Başta, boşuna onu babam gibi sayıyordum demedim. Prizren’de çocukları benim kardeşim…
Yirmi başlıkta birer yazı var kitapta… Herkes bir şeyler anlatmak istemiş. Ama onlar kızmasınlar. O yazılar yetmemiş. Onun katkısı daha çoktu. Yirmi birincisi olarak fotografları görüyoruz. Fotograflar onu yaşatmaya çalışmış. Ama Prizrene uzun bir aradan sonra gittiğimde, Doğru Yol Derneğine uğradım. Onu oralarda bir yerde göreceğimi sanıyordum. Bir yerden bana seslenmesini bekliyordum: Avni oğlum, geldin mi?
Kitapta yazılanlara diyecek yok. Çalışmalarını aktarmaları da çok güzeldir. Ama bana sorarsanız, en çok hoşuma giden neydi? Yazarlar kızmasınlar. “Ben Kadriye” özgün hayat hikâyesiydi. Hayat arkadaşı Kadriye Hanım anlatıyordu. Buraya ondan bir bölüm alıntılayayım dedim:
“Ben Kadriye Buş! Eşim Aziz’in diliyle “Kadruş veya “Kitap okuyan gelin!” olarak bilinen büyük bir insanın, değerli bir sanatçının eşi, evlatlarımın annesi, 'hayatın cilvesi' denir adıma.
İdare lambasınının ışığıyla kitap okurken, ‘oku Kadruş, oku, okurken beni de bul sayfalar arasında’ derdi kocam ve bulurdum. Dahası o büyürdü sayfalarda, romanlaşırdı, can direği olurdu, sevdalım, eşim, ocağımın direği, evlatlarımın  güldüren babası.
Zengin ocağın kızı olarak kalabalık, fakir bir aileye geldiğime pişman etmek isteyenlere, ‘Ben Kadruş’uyum Aziz Buş’un, şakaya gelmez, onun için de dünya’nın en zengin kadınlarından biriyimdir. Dostlarım sevinir, düşmanlarımı çatlardı. Kocam derdi zaten ‘Korkma ve de sıkılma be Kadruş, bana bir şey olmaz bana bir şey yapamazlar, ne bal yemişimdir, ne de midem ağrır…’
Ter döktü, güldürdü, sanatçıydı, ödüllerle evimizi zenginleştirdi, hepimizi mutlu etti, ocağımızı mutluluk bahçesi yaptı…”
Bu samimi sözlerde Aziz Buş gerçek bir eş, gerçek bir baba, gerçek bir sanatçı olarak anlatılıyordu. O zaten oydu. Ama onu hepimizden iyi bilen bir kişinin kaleminden bunu okumak ayrı bir zevk veriyor insana.Kadriye hanımla beni bağlayan nedir, bilir misiniz? O da benim gibi Üsküplü. Onun dilini, dediğini benden iyi anlayan olamazdı. 1995 yılında kaleme aldığı bu sözleri şimdi bize hatıra. Çünkü Kosova çatışmalarının bitmesinden sonra kahrından öldü.
Son sözüm gene baştakinden farksız: Aziz Buş’a bu kitap yetmemiş! Ona ve onun değerlerine yer verecek böylesi kitapların daha yazılmasını bekliyorum!

0 yorum: