“Aramızdan ayrılışının 67. yıldönümünde - Bir Çağın, Bir Kuşağın Sembol ismi: Ali Fethi OKYAR"ın İstanbullu ve Pirlepeliler tarafınca anılması, onun Türk ve Türkiye tarihinde olan yeri açısından bunu ve bunun fazlasını hakettiğini belirtmem için iyi bir fırsattır.
Bu yazıdaki gayem, Makedonya ve Türkiye ilişkilerinin gereken safhaya ulaştırılmasını yaşatmaktır. Burada saydıklarımın, başka türlü yorumlanmaları, bu ilişkilerin daha ileriye gitmesinin, gereken anlamı kazanmamasının istenmemesi gibisinden bir düşüncenin mevcut olduğunu açığa vuracaktır. Buysa Ali Fikret Okyar’ın kişiliğinde yatmayan bir özelliktir.
Bu fırsatta, onun kişiliği yerine, onun demokrasi anlayışını örnek alarak, Makedonya-Türkiye ilişkilerinin bugün bulunduğu noktada gözüme serilen noktalardan sadece bazılarına işaret etmek isterdim.
Bu fırsatta, onun kişiliği yerine, onun demokrasi anlayışını örnek alarak, Makedonya-Türkiye ilişkilerinin bugün bulunduğu noktada gözüme serilen noktalardan sadece bazılarına işaret etmek isterdim.
Ele aldığım konuyu nokta nokta dile getireyim:
Biz Türkler asçısından Makedonya vazgeçilmez bir ülkedir.
Makedonya vatanımız, Türkiye ana ülkemizdir (anavatanımızdır).
Makedonya anayasasının giriş bölümü şöyledir:
“Makedonya Cumhuriyeti vatandaşları, Makedon halkı ve Makedonya sınırları içinde yaşayan Arnavut ulusunun, Türk ulusunun, Ulah ulusunun, Sırp ulusunun, Roman ulusunun, Boşnak ulusunun birer parçası olarak onlarla diğerleri vatanlarının şu andaki durumu ve geleceğinin sorumluluğunu üstlenerek, bağımsız ve egemen Makedonya devletinin oluşturulmasında atalarının verdikleri kurban ve çabalarının farkında olup müteşekkir kalıp, Makedonya’daki zengin kültürel varlık ve ortak yaşam hususunda bir sonraki nesillerden sorumlu olarak, Makedonya cumhuriyetinin ortak menfaatine hak ve yükümlülüklerinde eşit olarak, Kuruşova Cumhuriyeti, ASNOM kararları ve 8 Eylül 1991 referandum geleneklerine uygun olarak, hukukun üstünlüğünü oluşturup güçlenmesi, insan hak ve özgürlüklerinin teminat altına alınması, barış ve ortak yaşamın, sosyal adalet, ekonomik refah ve kişisel ile ortak yaşamın pekiştirilmesi amacıyla, özgür ve demokratik seçimlerde seçilmiş olan Makedonya Cumhuriyeti meclisindeki temsilcileri aracılığıyla Makedonya cumhuriyetinin bağımsız ve egemen devlet olarak oluşturulmasını kararlaştırmış ve aşağıdaki anayasayı kabul etmişlerdir. “
Bu 2001 yılı çatışmalarının ardından varılan Ohri Çerçeve anlaşmasının edinimidir.
Bu anlaşma sonucu doğan Makedonya Cumhuriyetinin şimdiki Anayasa’sı, 131. maddeyle sağlama alınmıştır. O madde kuvvetli bir güvencedir tek sözle:
“...ve özellikle 7, 8, 9, 19, 48, 56, 69, 77, 78, 86, 104 ve 109. maddeler de dâhil olmak üzere, toplum haklarıyla ilgili herhangi bir maddenin değiştirilmesi veya bu madde ve fıkralarına yapılacak herhangi bir ilave fıkra için toplam milletvekili sayısından üçte ikilik bir çoğunluk ile Makedonya Cumhuriyetinde çoğunluk olmayan toplumlara mensup toplam milletvekillerinin de çoğunluğu gerekmektedir.”
Buradan hareketle çağdaş diplomasi anlayışı Makedonya Cumhuriyetinde değişik algılanmaktadır. Algılanmalıdır da! Türkiye diplomasisi bunu bilmeli. Buna alışmalıdır. Biz Makedonyalı Türkler Büyük Türk Milletinin ayrılmaz parçasıyız.
131. maddeye göre Anayasa ancak Badinter Çoğunluğu temin edildiğinde değişebilir!
Makedonya Anayasasının 48. maddesi şöyledir:
“ Toplum mensupları kimliklerini ifade etme, koruma, geliştirme, toplum özelliklerini özgürce ifade etme ve toplum sembollerini kullanma hakkına sahiptir.
Devlet, tüm toplumların etnik, kültürel, dil ve dini kimliklerinin korunmasını teminat altına almıştır.
Toplum mensupları, kendi kimliklerini ifade etme, koruma ve geliştirme amacıyla kültür, sanat, eğitim, bilim ve diğer kuruluşları kurma hakkına sahiptir.
Toplum mensupları, kanun ile belirlenmiş şekliyle ilkokul ve ota okullarda kendi dillerinde eğitim görme hakkına sahiptir. Eğitimin başka bir dilde gerçekleştirildiği okullarda Makedonca dili de öğretilir.“
Buna rağmen uygulamada bugün daha zorluk sezilir!
Mesela Mariova’da 1 Makedon öğrencisi için veya Merkez Jupa’da 1 Arnavut çocuğu için sınıf açılırken Debre’de toplam nüfusun %13.73 ü Türk olmasına rağmen hala Türkçe sınıflar açılmıyor.
Bunu örneklemek için 1994 yılında Debreli Türklerin açtıkları anaokulunun fotografını Rezzan Abdullahi öğretmenleriyle dikkatinize sunuyorum:
Biz Türkler asçısından Makedonya vazgeçilmez bir ülkedir.
Makedonya vatanımız, Türkiye ana ülkemizdir (anavatanımızdır).
Makedonya anayasasının giriş bölümü şöyledir:
“Makedonya Cumhuriyeti vatandaşları, Makedon halkı ve Makedonya sınırları içinde yaşayan Arnavut ulusunun, Türk ulusunun, Ulah ulusunun, Sırp ulusunun, Roman ulusunun, Boşnak ulusunun birer parçası olarak onlarla diğerleri vatanlarının şu andaki durumu ve geleceğinin sorumluluğunu üstlenerek, bağımsız ve egemen Makedonya devletinin oluşturulmasında atalarının verdikleri kurban ve çabalarının farkında olup müteşekkir kalıp, Makedonya’daki zengin kültürel varlık ve ortak yaşam hususunda bir sonraki nesillerden sorumlu olarak, Makedonya cumhuriyetinin ortak menfaatine hak ve yükümlülüklerinde eşit olarak, Kuruşova Cumhuriyeti, ASNOM kararları ve 8 Eylül 1991 referandum geleneklerine uygun olarak, hukukun üstünlüğünü oluşturup güçlenmesi, insan hak ve özgürlüklerinin teminat altına alınması, barış ve ortak yaşamın, sosyal adalet, ekonomik refah ve kişisel ile ortak yaşamın pekiştirilmesi amacıyla, özgür ve demokratik seçimlerde seçilmiş olan Makedonya Cumhuriyeti meclisindeki temsilcileri aracılığıyla Makedonya cumhuriyetinin bağımsız ve egemen devlet olarak oluşturulmasını kararlaştırmış ve aşağıdaki anayasayı kabul etmişlerdir. “
Bu 2001 yılı çatışmalarının ardından varılan Ohri Çerçeve anlaşmasının edinimidir.
Bu anlaşma sonucu doğan Makedonya Cumhuriyetinin şimdiki Anayasa’sı, 131. maddeyle sağlama alınmıştır. O madde kuvvetli bir güvencedir tek sözle:
“...ve özellikle 7, 8, 9, 19, 48, 56, 69, 77, 78, 86, 104 ve 109. maddeler de dâhil olmak üzere, toplum haklarıyla ilgili herhangi bir maddenin değiştirilmesi veya bu madde ve fıkralarına yapılacak herhangi bir ilave fıkra için toplam milletvekili sayısından üçte ikilik bir çoğunluk ile Makedonya Cumhuriyetinde çoğunluk olmayan toplumlara mensup toplam milletvekillerinin de çoğunluğu gerekmektedir.”
Buradan hareketle çağdaş diplomasi anlayışı Makedonya Cumhuriyetinde değişik algılanmaktadır. Algılanmalıdır da! Türkiye diplomasisi bunu bilmeli. Buna alışmalıdır. Biz Makedonyalı Türkler Büyük Türk Milletinin ayrılmaz parçasıyız.
131. maddeye göre Anayasa ancak Badinter Çoğunluğu temin edildiğinde değişebilir!
Makedonya Anayasasının 48. maddesi şöyledir:
“ Toplum mensupları kimliklerini ifade etme, koruma, geliştirme, toplum özelliklerini özgürce ifade etme ve toplum sembollerini kullanma hakkına sahiptir.
Devlet, tüm toplumların etnik, kültürel, dil ve dini kimliklerinin korunmasını teminat altına almıştır.
Toplum mensupları, kendi kimliklerini ifade etme, koruma ve geliştirme amacıyla kültür, sanat, eğitim, bilim ve diğer kuruluşları kurma hakkına sahiptir.
Toplum mensupları, kanun ile belirlenmiş şekliyle ilkokul ve ota okullarda kendi dillerinde eğitim görme hakkına sahiptir. Eğitimin başka bir dilde gerçekleştirildiği okullarda Makedonca dili de öğretilir.“
Buna rağmen uygulamada bugün daha zorluk sezilir!
Mesela Mariova’da 1 Makedon öğrencisi için veya Merkez Jupa’da 1 Arnavut çocuğu için sınıf açılırken Debre’de toplam nüfusun %13.73 ü Türk olmasına rağmen hala Türkçe sınıflar açılmıyor.
Bunu örneklemek için 1994 yılında Debreli Türklerin açtıkları anaokulunun fotografını Rezzan Abdullahi öğretmenleriyle dikkatinize sunuyorum:
Ardından konu Debre Şubesi ile Türk Demokratik Partisi (TDP) merkezinde konu her yanlı olarak TDP Kurucu başkanı eşliğinde Debre TDP Şubesinden oluşan bir kurul TDP Genel Başkanı ve Devlet bakanı Hadi Nezirle ortak toplantıda ele alındı:Bu gerçekler hala sürerken, Makedonyalı Türkler açısından Anayasanın ihlalinin sözü olmaktadır.

Bu gerçekler hala sürerken, Makedonyalı Türkler açısından Anayasanın ihlalinin sözü olmaktadır.
Ana ülkemiz Türkiye’nin, Makedonya’yı Anayasal adı ve milletiyle ilk tanıyan ülke olması biz Makedonyalı Türkleri onurlandırmaktadır. Üsküp’e ilk TC Büyük Elçisinin atanması, aslında Makedonya’nın devletselliğinin tanınmasının ta kendisidir. İlk petrol yardımının Kiro Gligorov’un Cumhurbaşkanlığında gelmesi Makedonya’ya ilk dost desteği olmuştur.
Bundan sonra ardı kesilmeyen yardım ve uluslar arası sahnede Türkiye’nin desteğinin kesilmemesi Makedonya’ya dostluk konusunda kararalı olduğunun göstergesidir…Buna rağmen Makedonya’da hükümetlerin değişmesiyle Türkiye’nin Makedonya’ya gösterdiği yakınlığın karşılığını gördüğü söylenemez. Buradan giderek Türkiye Devleti ve hükümetinin konuya daha ciddi yaklaşması gereği duyulmaktadır.
İş kurmak konusunda Türkiyeli yatırımcılar Makedonya gerçeği hakkında övgüyle konuşamazlar
Eğitim alanında bile Türkiye’nin katkıları seziliyorsa da karşılıklı olarak vize rejiminde alınan adımların görüldüğü yoktur.
Karşılıklı vize konusu şu anda Makedonya tarafından 90 gün oturum tanınırken, Türkiye tarafı hala eski uygulamayla 60 günde durmaktadır. Bize göre bunun 6 aya çıkarılmasında bir sakınca yoktur.
Makedonya’ya kara ve hava yolları girişlerinde TC vatandaşlarının sorusuz çevrilmesine hala rastlanırken ilişkilerin olumlu gelişmesinden söz edilemez.
Makedonya tarafı hala bir başka tarafın etkisi altında kalıp Türk iş adamlarına kapılarını yeteriyle açmış değildir
Makedonya Başbakanının son Türkiye ziyaretinde TC Başbakanına Türkçe olarak “Teşekkür” etmesi samimi bir jestten çok, siyasi bir jesttir.
Bugünlerde Makedonya anayasası değiştirgelerinden söz edilirken, onların en çok hukuki yönde olacağının söylenmesi, ileri sürdüğüm noktaların doğruluğunu kanıtlamaktadır. Zaten hukukun yeteriyle işlememesi anayasal engellerden olduğu kadar insan denen etkenlerden ileri gelmektedir.
Dünyayı hoşgörünün hâkim olduğu bir gezeğene çevirmek biz insanların görevidir. Bu hoşgörüden yana olduğunu belirtmekte bocalayan Makedonya Cumhuriyeti, aslında 2014 Üsküp planıyla, Osmanlı eserleri olan bazı saat kulelerine haçların takılması gibisinden gözle görülür faaliyetlerle çok kültürlü Makedonya’yı tek kültürlü ortama çevirmek gibisinden gayelere karşı kararlı savaşımını bekleriz. Makeodonya'nın merkezinde kilisenin yapımına kesinlikle karşı değiliz. Ancak yakın geçmişte bir başka politikalar sonucu yıkılan ve yerinin hala boş olduğu Burmalı Caminin yeniden inşasına karşı koyan tarafları kınamaktayız.
Biz Makedonya Türkleri, kapılarını Avrupa’ya açan, kendine Avrupa’yı ve kendini Avrupa’ya sığdırmaya çalışan çok toplumlu, çok kültürlü bir Makedonya’nın inşasından yana olduğumuzu her bakımdan kanıtlamaktayız!
Yazımın sonuna geldiğim şu anda, sizden belki şu sorulabilir: “Başta andığın kişi ile sonradan sıraladığın kesitler arasındaki ilgi ne?”… Onu da yazayım…
Ali Fethi Okyar, bir Makedonyalı ve Pirlepeli olarak acaba Makedonya’da kalsaydı, Makedonya’daki demokrasi anlayışına hangi açıdan bakacaktı.
Yazımın sonunda biz ortak bilinen Makedonya’da “çok kültürlü bir Makedonya’nın inşasından yana olduğumuzu her bakımdan kanıtlamaktayız” demekle bunun cevabını da vermiş sayılmaktayım!
Yazımın sonunda biz ortak bilinen Makedonya’da “çok kültürlü bir Makedonya’nın inşasından yana olduğumuzu her bakımdan kanıtlamaktayız” demekle bunun cevabını da vermiş sayılmaktayım!
0 yorum:
Yorum Gönder