Bakarsan görürsün, görürsen anlarsın, anladığın kadar da çözersin...


23 Nisan 2010 Cuma

Görünürde ayan olmayan şey nedir?

Duyduk duymadık demeyin… Bir şeyler sezinlemeye başladım… Hayırlı olsun…
Manastırlı olsaydım, sülalemi Manastırlı hocaya bağlardınız. Sezmek genlerle geçmiş derdiniz.
“Meraklı Melahat” olmayayım… Hemen açayım… Sıkı durun: Görünürde “yeni parti çalışması var”.
Sansasyon buna derler! Haber buna derler! Yenilik buna derler! Haberde yenilik yoksa neyleyeyim ben o haberi!
Bir hal olduk eskileri dinleye dinleye. Az olsa da yenileşelim biraz. Nevruz geldi çattı. Biz tazelenmezsek, kim tazelensin?
Habercilikte berrak suları bulandırmaya dalgalandırma derler… Yazdıklarımı siz öyle algılayın!
80 bin nüfusluk bir toplum için yeni parti kurmak sanki nedir. Daha da ayrışalım. Daha da dağılalım. Bir hal olalım! Zaten iki hal olmaya kalksaydık, halhal olurduk! Halhal ayak bileklerine takılan bir süstür. Yürürken ses çıkarır halhal. Bundandır hanımların ayaklarını yere vurmaları haramdır…
Haberi duyurmak isteyenlerin ayaklarında halhal yok. Ama ellerine def almışlar, vur vurabildiğin kadar: Vur çatlasın, çal oynasın…
Dost bildiğim birine sordum: Parti kurmak hazırlığındaymışsın. Doğru mu? Cevap gelmedi. Dostum şey adamıdır. Şeyi çoktur. Vakti yoktur. Cevap gelmeyince tekrar yazdım. Gene cevap gelmedi. Dostumu siyasetçi de yaptılar. O şey adamıydı, şimdi siyasetçi de oldu. Vakit konusu daha dara gelmiş olabilir. Şeyi olabilir…
Parti kurmayı oyun mu sanıyorsunuz. Debreli Hasan türküsünü bilirsiniz. Burada onu söyleyeceğim geldi: “At martini Debreli Hasan, dağlar çınlasın”… Ya da: “Mezar taşlarını koyun mu sandın, parti kurmayı oyun mu sandın”…
Makedonya Türkleri arasında ilk partiyi kuran bendenizim. İstemeye istemeye parti kuran oldum. Parti kültürüm kıttı. Makedonya Türklerinde o hala eksik taraftır! Siz hemen soracaksınız: Nemiz eksik, nemiz yok? Susacak değilim. Cevabım gelecek: “Nemiz yok mu, dediniz: Kaş üstünde fesimiz yok, dostlar!” Fesi kaş üstünde taşıyan kimdir? Üsküplü efelerdir… Ama ben bu sefer “Makedonyalı efeler diyeceğim!” Yer anmadan söyleyeceğim bunu… İçinizdeki merak artsın diye!
“Evvel zaman içinde kalbur saman içinde… Bir Türk toplumu varmış Makedonya diyarında… Hali masal, kendi masal… Masal tasal ben bilmem, bilirsem de söylemem…” Deyemem artık! Söylemeye başladım zaten.
“Zamanın birinde, bir birlik kurmuşlar efeler. Birlik az gitmiş uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş… Bazılarına ciddi görünmeyen bu birlik gece aşırı partileşmiş… Particiliğin kolay bir iş olduğunu sananlar, yeni yeni partiler kurmuşlar. Zaman içinde partilerin sayısı beş olmuş, üç kalmış…” Bir olacaktansa neden gene beş olmasınlar: Bir türkü vardır… “Bir telli, iki telli, üç telli turnam… (Sen gider isen, ben buralarda durmam…)” Ama biz, buralarda durmak için, bunu beşe dahi uzatabiliriz… Türküyü yani…
Masala döneyim en iyisi:
“Bir parti iken, birden iki yapmışlar… Zenginleşmişler… Zenginliğin tadını alanlara karşı ötekiler demişler: Neden biz de zenginleşmeyelim? Biz de zenginleşmeyi hak ediyoruz. Zihinsel zenginleşme insana fena değildir…”
Karşı komşum Güler, yan komşum Enis’in yüzlerinin nasıl güldüğünü görmek istiyorum. Onlar da bendeniz gibi siyasetten ne anlasınlar!
Güler, Enis… Gülmeyin diyorum size. Ağlayın, ağlayın halimize… Başımıza gelenlere bakınız… Ne ettik biz? Hangi günahı işledik de yeni bir partiye yanaşıyoruz. Lütfen “biz sezmiyoruz” demeyin. Hayal kırıklığına uğratmayın…
Siyasi sahnemizde yeni bir oyun var: başroldekiler de belli artık! Oyunun başlamasını bekliyoruz. Salonsa tıklım tıklım! Türk tiyatrosunda bile o kadar seyirci yok oyunlarda. Ne yaptım! Siyasetten tiyatroya geçtim. Sanki tiyatronun ne kabahati var siyasi sahnemizde olup bitenlerden! Siyasetçilerin tiyatrodan haberi olmadıkları gibi…
Aman Allah’ım ne oluyor bu fakire… Her cümlede bir hata… Gide gide derinlere dalıyorum… Boğulacağım!
Hadi sona geleyim. Hataları arttırmadan ve gide gide demişken sonu gene bir türkü ile getireyim:
“Gide gide aman,
Yaralarım dirildi,
Gitme dedim
Yar boynuma sarıldı.”

0 yorum: